
Giriş
Günümüzde dizi ve film sektörü epeyce ilerlemiştir. Tarihte önemli işler başaran ya da adı sansasyonel olaylarla anılan insanların hayatları, senaristler tarafından tekrar kurgulanıp geniş izleyici kitlelerine sunuluyor. Dijital platformların da artmasıyla tarihi figürler artık ekranlarda daha sık görülüyor. Bugün, halk arasında bir anket yapılsın ve basitçe şöyle sorulsun: Antik Mısır’da en güçlü kadın kimdi? Büyük bir ihtimaldir ki; popüler kültür, dizi ve filmlerin etkisiyle insanların birçoğu ‘Kleopatra’ diyecektir. Biraz daha tarih ilgisi ve merakı olan anket katılımcıları ‘Nefertiti’ yanıtını verebilir. Antik Mısır’da, adını andığımız bu iki kadından daha güçlü ve başarılı bir kadın yaşadı: Hatşepsut.
Mısır ülkesi, bir imparatorluğa dönüşmek üzereydi. İleride savaşçı ve yenilikçi kimliğiyle öne çıkacak olan Tuthmosis (adının anlamı Thoth doğdu), I. Amenhotep’in halefiydi. Muhtemelen “kraliyet ailesinin yan kolundan” geliyordu. Tahttaki meşruiyetini, “Amon’un tanrısal eşi” ve I. Amenhotep’in kızı Ahmose ile evliliğinden alıyordu. I. Tuthmosis hükümdarlığında, Mısır ülkesinin sınırı Dördüncü ve Beşinci Çağlayan arasına kadar yayılıyordu, daha önce bunu başaran olmamıştı.
Tuthmosis, halefine büyük bir imparatorluk bırakacaktı. Ne yazık ki; I. Tuthmosis’in en büyük oğlu “veliaht prens ve başkomutan Amenmose” ve onun erkek kardeşi Wadjmose, babalarından önce öldüler. Kralın ikinci eşi Mutnoferet’ten doğma Tuthmosis yeni varisti. Prens Tuthmosis, Ahmose’nin kızlarından üvey kardeşi Hatşepsut ile evlenerek tahtta hak sahibi olabilmişti. Ahmose’nin diğer kızı Nefrubity’nin genç yaşta öldüğü düşünülüyor.
II. Tuthmosis ve Hatşepsut evliliğinden erkek evlat doğmadı. II. Tuthmosis’in ikinci eşi ya da cariyesi olan İset (adı Tanrıça İsis’ten geliyor) krala bir erkek evlat vermişti. II. Tuthmosis oğlunu Hatşepsut’un büyütmesini istemişti. Kral öldüğünde oğlu III. Tuthmosis henüz çok küçüktü. Hatşepsut kendi vaktinin geldiğini anlamıştı. Babası I. Tuthmosis’in yanında seferlere çıkan Hatşepsut, dehasını ve bu zamana kadar edindiği siyasi tecrübeyi kullanmaya başlayacaktı.
Kadın Firavun
18. Hanedan’ın savaşçı kralı I. Tuthmosis ve onun “tanrısal eşi” Ahmose’nin kızı Hatşepsut, üvey oğlu henüz çok küçük yaşta olduğu için kral nâibliğini üstlendi. Mimar ve önemli devlet görevlisi Ineni’nin yazdıkları bu durumu teyit ediyor: “(II. Tuthmosis’in) oğlu İki Ülke’nin (Aşağı ve Yukarı Mısır) kralı olarak onun yerine geçti, onu yaradanın tahtına hükmediyor. Bu arada (II. Tuthmosis’in) üvey kız kardeşi Tanrı’nın eşi Hatşepsut ülkenin sorunlarıyla ilgileniyor. İki Ülke onun yönetimi altında.” Bir süre sonra, Kraliçe Hatşepsut nâiblik ile yetinmeyi bırakacaktı. Kendisinin, babası I. Tuthmosis’in gerçek varisi olduğunu ilan edecekti. Dini bir bayramı fırsat bilerek tanrıların isteğiyle, “Tanrı Amon’un kehanette bulunduğu gerekçesiyle” yönetimi doğrudan ele geçirir ve taç giyer (M.Ö. 1477). Tahtı için meşruiyeti sağlaması önündeki en büyük sorundu. O, en nihayetinde bir kadındı. Mısır ülkesinde pek görülen bir durum değildi bu. Geleneklere bağlı devlet görevlilerine, Amon rahiplerine (din adamlarına) ve halka kendisini kral olarak kabul ettirmeliydi. Mısırbilimci Erik Hornung, bu konuda şöyle yazacaktır: “Eski ve Yeni Krallıkta krallık belirli hatlara sahipti, ama hükümdarların kişiliği karanlıkta kalıyordu; oysa Yeni Krallıkta Hatşepsut’tan itibaren hükümdarın kişiliği açıkça ve eşsiz bir biçimde vurgulanırken, krallığın gelenekleri muğlaklaşır. Krallığın biçimlendirici gücü ne kadar az hissedilirse, kişilikler de o kadar gelişir, ama tanrının istenciyle kurulan yeni bağ da bir o kadar sıkıdır.”
Hatşepsut, annesi Ahmose’den dolayı hanedanın kurucu soyundan gelmesini başarıyla kullanmıştır. Kraliçe kendisine sadık kalacak devlet adamlarının rütbesini yükseltiyordu. Amon’un yüksek rahibi olarak rahiplerin başına getirilen Hapuseneb, kraliyet ve saray işlerinin idarecisi, başmemur ve ayrıca II. Tuthmosis ve Hatşepsut’un kızı Nefrure’nin eğitmeni Senenmut, baş hazinedar Nehesi, Kraliçe’nin etrafındaki önemli devlet görevlileriydi. Bu sayılanlar arasından özellikle Senenmut en kudretlisiydi, kraliçeyle görüşmek isteyenlerin kabulüne karar vermekle görevlendirilmişti ki -mütevazı bir aileden doğma, çalışıp didinerek elindeki güce kavuşan bu adamın- adı kraliçenin âşığı olduğu yönündeki söylentilere karıştı.
Kraliçe Hatşepsut, “firavun” (per-aa) unvanını kullanıyordu, aslında per-aa “büyük ev, saray” anlamına gelmekte olup ülkenin yönetim merkezini işaret ediyordu. Yeni Krallık’tan itibaren ülkeyi yöneten kral için bir hitap şekli olmuştu. Firavun rolüne uygun olarak resmî törenlerde takma sakal kullanıyor, kendini erkek ya da erkek sfenks olarak tasvir ettirmek zorunda kalıyordu. Yine söylemek mümkün ki Hatşepsut kadın kişiliğini yansıtmaktan geri kalmıyordu, vücut hatlarını belli eden kraliyet tören giysisi vardı, “Saf altının dişi Horus’u” adını almıştı. Ayrıca kendine “Ra’nın kızı” ve “mükemmel tanrıça” diyordu. Kadın bir firavun olarak kendini kabul ettirdiği bu durumların dışında tapınak kabartmaları gibi daha geleneksel mekânlarda, bir erkek olarak betimleniyordu. Deyrü’l Bahri bölgesinde inşa ettirdiği ‘Cenaze Tapınağı’nda (mimarı Senenmut) Amon’un ağzından kendi düşüncelerini söyletmiş, böylece tanrısal rolünü güçlendirmiş ve kendini Amon’un oğlu olarak tanıtmıştır. Karnak’taki Amon Tapınağına diktirdiği, iki pembe granit obelisk (dikilitaş) neredeyse 30 metre yüksekliğindedir. Üst kısımlar -alaşımında yüzde %40 altın %60 gümüş bulunan- elektron denen bir çeşit madenle kaplıydı. Paratoner gibi çalışması bekleniyordu. Şafak vakti güneşin ilk ışıklarının yakalanıp güneş gücünün Karnak Tapınağı’nın kalbine taşınması isteniyordu. Karnak Amon Tapınağı’na dikilen bu dikilitaşların, Asvan’dan Thebes’e yani bugünkü Luksor’a teknelerle nakledildiğini gösteren tasvirler yine Hatşepsut Tapınağında bulunabilir. Aynı tasvirler, teknelerle nakledilme görselleri, Silsila’da da saptanmıştır. Hatşepsut’un ‘kızıl şapel’i ise Amon’un kalbi Karnak Tapınağı’nın tam ortasındaydı, içerisinde yelkenli bir tekne üzerinde tanrının heykeli vardı.
Fikrim odur ki; Kraliçe Hatşepsut, meşruiyetini sağlamlaştırmak, kendini firavun olarak kabul ettirmek, dini tapınak yazıtlarında kendini tanrıların temsilcisi olarak göstermek için Amon rahiplerine tavizler vermişti. Amon rahiplerinin Hatşepsut’tan itibaren siyasal güçler kazandığı ve kâfir kral olarak anılan Akhenaton devrine kadar bu güçlerinin katlanarak arttığı söylenebilir. (Firavun Akhenaton, Amon rahiplerinin siyasi gücünü kırmak için Mısır’ın çok tanrılı dinini terk edip tek tanrılı Aton (Güneş) kültünü benimsemiş, Amon rahiplerinin nüfuzundan uzaklaşmak için başkenti Teb’ten Amarna’ya taşımıştı. Yeni benimsediği din halk nezdinde kabul görmedi ve oğlu Tutankhamun döneminde unutulup gitti.)
Hatşepsut askerî seferlerden ziyade ticarî seferler düzenlemiştir. İnşa ettirdiklerinin arasındaki en görkemli yapı şüphesiz Deyrü’l Bahri bölgesindeki ‘Cenaze Tapınağı’dır. Bu yapı kendi seçtiği sahnelerin tasvirleriyle doludur. Buradaki bazı adaklar Hatşepsut’un askerî yetenekleri hakkında bilgi veriyor. Nübye’ye askerî sefer düzenler. Bakır alaşımından bir balta başında Hatşepsut’un adları ve unvanları yer alıyor. Kraliçe Mısır’a zenginlik getirmek istiyordu. Ekonomik ittifaklar oluşturarak güneyde Kızıldeniz kıyısındaki Punt Krallığına (bazı kaynaklara göre bugünkü Somali toprakları) ticarî seferler yaptı. Tütsü olarak yakılan hoş kokulu bitkiler, abanoz ağacı, elektron, kısa boynuzlu iri sığırlar, fildişi, hayvan postu gibi ürünler Punt ülkesinden Mısır’a getiriliyordu. Hatşepsut tapınağında (Deyrü’l Bahri’deki cenaze tapınağı), bu girişimler yazı ve resimlerle anlatılmıştır. Punt kraliçesi de şişman ve eğri bedeniyle tasvir edilir. Kırmızı kubbeye benzeyen bir görselde büyük bir mürsafi yığını gösterilmiştir. Mürsafi bir reçine türüdür. Geleneksel mumyalama işlemlerinde kullanılmıştır. Güzel koktuğu için antik bir parfüm diyebiliriz. Hatşepsut’un da parfüm olarak mürsafi kullandığını düşünebiliriz.
Hatşepsut’un adları
Mısır kralları doğum adlarının yanı sıra kendilerine bir taht adı alırlar. Kraliçenin doğum adı Hatşepsut idi. Taht adı olarak kendine “Maatkare” (gerçek ve yaşam gücü, bir Ra) adını aldı. Horus adı, bir firavunun adının en eski biçimidir, genellikle bir saray cephesini temsil eden ve bir tür “hanedan arması” olan bir serekh içine alınır. Hatşepsut’un Horus adı Weseretkau idi. Altın Horus adıysa Netjerekhau. Nebty adı sırasıyla Yukarı ve Aşağı Mısır’ı temsil eden tanrıçalar olan Nekhbet ve Wadjet’i (İki Hanımefendi) temsil eder. Kraliçenin Nebty adı ise Wadjrenput.

Obelisk üzerinde Hatşepsut kartuşu, Luksor, Mısır


Kartuş içerisinde Hatşepsut’un taht adı “Maatkare”
Son sözler
Hatşepsut’un tek çocuğu Nefrure adındaki kızıdır. Kraliçe onu veliaht prenses olarak hazırlamıştır. Ne yazık ki, Nefrure genç yaşında ölünce III. Tuthmosis’in ileride ülkeyi tek başına yöneteceği kesinleşir. Hatşepsut, Mısır’ı yirmi yıldan biraz daha uzun bir süre tek başına yönetmiştir. Başarılı Kraliçe öldüğü zaman III. Tuthmosis tek başına iktidara geçti. Kraliçenin ölümünün ardından sistematik tahribat başladı, Hatşepsut’un kraliyet heykelleri yıkıldı, adı taşlardan kazındı. Kraliçe’nin kayıtlardan silinmeye başlaması M.Ö. 1458’e uzanır. Adı resmî kral listesinden kaldırıldı.

Deyrü’l Bahri’deki Hatşepsut Tapınağı, Thebes (Luksor), Mimarı Senenmut

Hatşepsut’un Punt seferinden detay
Kaynaklar
Freeman, Charles, Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları, çev. Suat Kemal Angı, Dost Yayınları, Ankara, 2018.
Hornung, Erik, Mısır Tarihi, çev. Zehra Aksu Yılmazer, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2020.
Schlögl, Hermann, Eski Mısır, çev. Firuzan Gürbüz Gerhold, Alfa Yayınları, İstanbul, 2019.
Yılmaz, Cemal, “Hatşepsut: Naibelikten Firavunluğa Yürüyen Bir Kraliçe”, OANNES – Uluslararası Eskiçağ Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2/2, Eylül 2020, ss. 277 – 300.
https://www.britannica.com/biography/Hatshepsut (Son Erişim Tarihi: 16.07.2023)
https://www.ancientegyptblog.com/?p=2028 (Son Erişim Tarihi: 16.07.2023)
https://pharaoh.se/pharaoh/Hatshepsut (Son Erişim Tarihi: 16.07.2023)
#hatşepsut
#antikmısır
Yorum bırakın