
26 Kasım 1922 tarihi yirminci yüzyılın en büyük keşfini müjdelemişti. İngiliz arkeolog ve Mısırbilimci Howard Carter, o günü anılarında “yaşamının en mutlu, en büyük günü” olarak yazar. 18. Hanedan’dan, babasının ölümüyle çocuk yaşta firavun olan ve çok genç yaşta vefat eden Tutankhamun’un -içindeki değerli eşyalarla birlikte- mezarının keşfi, bu firavunu ve onu bulan kaşifi ölümsüzleştirecekti.
Kazı çalışmalarının finansörü Lord Carnarvon ve arkeolog Howard Carter arasında, o tarihi günde, tarihi keşiflerinin hemen önünde sevinç, heyecan ve merak hislerinin birbiriyle yarıştığı o anlarda unutulmayacak bir konuşma geçer. Howard Carter, elindeki mumu taşların arkasındaki karanlık boşluğa doğru tutmuş ve gözlerini deliğe dayamıştı. Lord Carnarvon daha fazla dayanamayıp sormuştu:
– Bir şeyler görüyor musunuz?
Gördükleri karşısında nutku tutulan Howard Carter, zaferlerini gururla ilan ediyordu:
– Evet, muhteşem şeyler görüyorum!
Çocuk kral Tutankhamun’un kısa ömrünün huzurla geçtiğini söyleyebilmek güçtür. 18. Hanedan firavunlarından babası Akhenaton, Mısırlılar tarafından “kafir” olarak anılıyordu. Bunun sebebiyse Akhenaton’un Mısır’ın çok tanrılı dini yerine tek tanrılı Aton kültünü getirmesiydi. Aton, Güneş’ti. Amon rahipleri ile güç mücadelesine giren Akhenaton, başlangıçta IV. Amenhotep olarak anılıyordu. O yapacağı birtakım reformlara önce kendi adını değiştirerek başlamıştı.
Eski Mısır üzerine araştırma yapanlar ve meraklıları şu hususları bilirler: Akhenaton, Mısır’ın kadim tanrıları yerine kendisi bir “Aton kültü oluşturmuştu. Yeni benimsediği inancın daha rahat yayılması ya da bu inancın düşmanlarından uzak olması için başkenti Teb’den El-Amarna’ya taşıdı. Tarihçiler, Akhenaton’un Mısır’ın kadim tanrılarından vazgeçmesini, “Amon’un hoşnut olduğu” anlamına gelen -Amenhotep- adını değiştirmesini ve başkenti taşıyarak yeni bir merkez oluşturmaya çalışmasını birkaç farklı görüşe dayandırır. Sanırım en tutarlı ve gerçekçi yaklaşımı burada verebiliriz. Akhenaton güçlenen Amon rahiplerinin yaratacağı tehlikeyi görmüştü, din adamlarının yönetimde etkili olabilecek güce kavuşmasını engellemek istemişti. Bu amaçlar doğrultusunda başkenti Teb’den El-Amarna’ya taşıdı, yeni inancın getirdiği yeniliklerden biri olarak araya rahipler girmeksizin doğrudan Aton’la iletişime geçti, hem siyasi hem dinsel anlamda tek otorite haline gelmek istedi. Halk nezdinde yeni inanç kabul görmedi. Tutankhamun, Restorasyon Fermanı’nı çıkardı ve böylece Amarna Dönemi son buldu. Aton’un adı anılmadığı için -yasaklanmasa da- unutulup gitti.
Tutankhamun, M.Ö. 1332 yılında henüz dokuz yaşındayken -çocuk yaşta- firavun olmuştu. Ona verilen ad Tutankhaton idi. O, adını değiştirerek “Amon’un yaşayan sureti” anlamına gelen Tutankhamun adını aldı. Saltanat adı olan “Nebkheperrure” (Re’nin varlıklarının efendisi), mezarında bulunan nesnelerin üzerinde -kartuş içinde hiyeroglif yazıyla yazılmış olarak- sıkça karşımıza çıkar. Tutankhamun, firavun babası Akhenaton ve ünlü Mısır kraliçesi Nefertiti’nin kızı Ankhsenamun ile evlenmişti. Ankhsenamun, anlaşılacağı üzere -baba bir anne ayrı- kız kardeşiydi. Tutankhamun, devlet yönetiminde alınan kararlarda -genç yaşı nedeniyle- ne kadar etkilidir, bunu bilemiyorum. Babasının da veziri olan Ay, başkomutan General Horemheb gibi önemli devlet adamları büyük olasılıkla yönetimde söz sahibiydiler. Aslında Tutankhamun, Mısırbilimciler tarafından pek tanınan bir firavun değildi ta ki yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde, Luksor’daki Krallar Vadisi’nde yapılan o muhteşem keşfe kadar! Bulunması belki Howard Carter’ın inatla aramasının ödülü ya da bir sürprizdi. Çünkü arkeologlar ve Mısırbilimciler Krallar Vadisi’nde başka bir mezarın bulunamayacağına ikna olmuş gibiydiler. Bir firavuna ait olamayacak kadar küçük olan mezar, Krallar Vadisi’nde şimdiye kadar çıkarılan en zengin, en görkemli ve hatta en büyüleyici hazineyi saklıyordu. Kitlelerin Mısır tarihine ilgisini artıran yine aynı mezar içinde bulunan Tutankhamun’un altın maskesiydi. Mezar odasının küçük olmasının sebebi muhtemelen firavun Tutankhamun’un genç yaştaki beklenmedik ölümüydü.
Tutankhamun hakkında bir biyografi kitabı yazan Garry Shaw, dünyanın en ünlü ölüm maskesi hakkında bize ilginç bilgiler veriyor: “3.300 yıl önce Tutankhamun’un maskesini yapmak için kullanılan altın, ya Mısır’ın doğu çölünden ya da Mısır’ın güneyindeki -zengin kaynaklara sahip- Nübye bölgesinden saray atölyesine getirildi. Çöl sıcağında çalışan işçiler, kuvarsit parçalarını öğüterek küçük altın parçalarını serbest bırakırken, diğerleri kumu tavladı. Yeterince altın topladıklarında, külçelere dönüştürüldü ve dövülerek şekillendirilmeleri için zanaatkarlara gönderildi. Maskenin kaşlarını ve gözlerini çevreleyen makyajı oluşturmak için kullanılan lapis lazuli çok daha uzaklardan geldi: Afganistan’daki Bedahşan dağları. Madenciler ‘lapis lazuli’ye erişmek için kaya yüzüne odun yığdılar ve ateşe verdiler. Daha sonra duvarın üzerinden su atmak suretiyle soğumasına ve çatlamasına neden olarak ‘lapis lazuli’yi ortaya çıkardılar. Obsidiyen gözbebekleri Etiyopya’dan gelmiş olabilirken, Nil Vadisi’nin her iki tarafındaki çöllerde maske için başka değerli taşlar toplandı.”
İstanbul’da “Tutankhamun: Çocuk Kral’ın Hazineleri” Sergisi
20 Ocak 2023 Cuma günü, İstanbullularla buluşan Tutankhamun sergisinde, Tutankhamun’un mezar odasından çıkan altın ve değerli taşlardan yapılmış firavunun ünlü ölüm maskesi, savaş arabası, silahları, mobilyaları, bastonları gibi eserlerin replikaları yer alıyor. Ben, 22 Ocak Pazar günü sergiyi gezme fırsatı buldum. Serginin misafirlerini ağırladığı yer İstanbul UNIQ Expo.
Tutankhamun’un ölüm nedeni, mezarı bulunmasından beri, Mısırbilimciler tarafından tartışma konusu olmuştur. Başlangıçta dile getirilen başına aldığı bir darbe ya da suikasta kurban gittiği görüşü şimdilerde geçerliliğini kaybetmiştir. Muhtemelen mumyasındaki kafa kırığı, mumyalama aşamasında ya da bulunduğunda mumyayı kurtarma sırasında oluşan bir hasardı. Mezarından çıkan eşyalarının arasında bastonların bulunmasına ve mumyasından elde edilen bilgiye dayanarak Tutankhamun’un yürüme zorluğu çektiği aşikardır. Kanında sıtma mikrobu bulunmuştur, ayrıca genç firavun bir çeşit kemik erimesi hastalığına sahipti. Yine bu noktada, Mısırbilimciler kardeşler arası evliliğin getirdiği sorunlardan bahseder. Her ne kadar yürüme zorlukları olsa da Tutankhamun’un savaş arabasıyla avlara çıkmaktan hoşlandığı biliniyor. Bunu firavunu avda gösteren tasvirlerden anlıyoruz. Genç firavun bir av sırasında ya da bir savaşta, -chariot- savaş arabasından düşerek yaralanmış olabilir. Saltanatının onuncu yılına yaklaşırken 19 yaşındaki firavun, belki bir sivrisinek ısırığıyla kanına mikrop karışması ve yaralarının iyileşememesi sonucu hayatını kaybetmiştir.
Son söz
Tutankhamun’un bozulmamış mezarının Howard Carter tarafından keşfi, hem yirminci yüzyıldaki hem arkeoloji tarihindeki en büyük andı. Antik dünyadan günümüze kalan 5.000’den fazla nesne, Mısırlı sanatçıların ve zanaatkarların, insanların vizyon ve hayal gücüne hitap eden başyapıtları Tutankhamun’u ölümsüzleştirdi, yığınla insanı Mısır’a çekti. Aslında her bir nesne, tek bir nedenden dolayı mezardaydı: Kralın ölümden sonraki ebedi hayata yapacağı yolculukta ihtiyaç duyacağı ekipmanlardı bunlar.
Tutankhamun, muhtemeldir ki huzurlu bir hayat sürmemişti. Olaylarla dolu bir yaşam, erken bir ölüm ve mezarındaki hazineler, bu yazıda kısmen anlatıldı.
Şimdi gözlerimi kapatıyorum, genç firavunu savaş arabasının üzerinde keyifle naralar atarken hayal ediyorum.

Kaynaklar
Carter, Howard, The Tomb of Tutankhamen, Century Publishing Co. Ltd, 1983.
Hornung, Erik, Mısır Tarihi, çev. Zehra Aksu Yılmazer, Kabalcı Yayınevi, 2020.
Shaw, Garry, The Story of Tutankhamun: An Intimate Life of the Boy Who Became King, Yale University Press, 2023 – https://www.theartnewspaper.com/2022/10/04/four-things-you-didnt-know-about-tutankhamuns-mask
Tuna, Turgay, Mezarlar ve Mumyalar, E Yayınları, 2016.
Yorum bırakın